Transseksüel kimliğimle siyasetin içindeyim

Pınar Erbaş / [email protected]

Öykü Evren Özen’i (42) dinledikten sonraki net izlenim; bu kadın ne isterse yapar, alır, başarır. Üstelik mücadelesi sadece kendisi için değil. Belli; iyi dost, iyi eş, iyi insan. O kadar açık ve samimi ki lafı da fazla uzatmaya gerek yok. Kendisi anlatsın…

■ Nasıl bir aile sizinki?

5 çocuklu, köyde yaşayan… İki abla, iki abim var. Yalova doğumluyum. Babam çiftçi, okuma yazma bilmezdi. Annem 52 yaşında ilkokul diploması aldı. Ben doğmadan boşanmışlar ama aynı evdeler. Hatta “aynı evde 40 yıldır konuşmayan çift” diye Reha Muhtar’a çıkmışlardı.

■ Öyle miydi sahiden?

Biraz abartı tabii. Gerekli olduğunda konuşurlardı. “Şunu uzat, şunu hallediver” gibi.

■ Aynı yatağı paylaşıyorlar mıydı?

Hayır. Herkesin kendi odası, farklı bir yaşamı vardı.

‘HAFIZLIKTA MARMARA 3’ÜNCÜLÜĞÜM VAR’

■ Ne acayipmiş.

Aralarında gizli bir aşk vardı bence. Bir de eski dönemler. Annem “Kalacak yerim yok, ne yapayım” derdi. Bir ara aralarında yakınlaşma olmuş, onda da ben doğmuşum.

■ Katı bir aile mi peki?

Yok. Okumamızı hep desteklediler. İlkokuldan sonra Kuran kursuna da gönderdiler. Üstüne hafızlık eğitimi almak istedim. Hatta o dönem hafızlık yarışmasında Marmara 3’üncülüğüm var. Lise 1’e kadar da imam hatipte okudum. Kimliğimi hissetmeye başladığımda iç çatışmalarla okulu bıraktım. Sonradan açık öğretimle bitirdim. Ardından Uludağ Üniversitesi Tekstil Mühendisliği, bu arada stilistlik eğitimi de alıyorum. Yine kimlik bunalımları, orayı da bıraktım. Bandırma Meslek Yüksek Okulu’nda işletme okudum sonra.

■ O ilk keşif döneminde kime açıldınız?

Hiç unutmam. Sadık Hocam vardı. Yolda giderken kadın gördüğü için gözlerini yummuş, direğe çarpmış diye konuşulurdu. Dindardı ama çok geniş görüşlü olduğunu düşünürdüm.

■ Ne dediniz ona?

Arkadaşlarım kızlardan hoşlanıyor ama ben erkekleri seviyorum. Ne olduğunu anlayamıyorum.

■ O ne dedi?

Bana da kızlara olduğu gibi davranmaya başladı. Aramıza bayağı bir soğukluk girdi.

■ İlk tepki böyle olunca ne hissettiniz?

Afallıyorsunuz. Sonra Kuran hocama gittim. O da sert çıktı. Bir de Emine Hocam vardı, Arapça öğretmeniydi ama saçı açık diye tepki gösteriliyordu. O bana çok destek oldu işte, dinledi. “Olur bunlar, sıkma canını, zamanla her şey düzelir” dedi.

■ Sonra…

Gazetede “Mavi Hüviyetli Kadınlar” diye bir kitap gördüm. Bir solukta okudum. Beni anlasınlar diye arkadaşlarıma da okuttum.

■ Tepkiler?

Vebalıymışsın gibi kaçanlar da vardı, anlayanlar da.

■ Aile peki?

İlk anneme anlattım. Evin bahçesinde ıhlamur topluyorduk. Büyüyorsunuz ya artık evlenmenizi falan düşünüyorlar. “Kız arkadaşın yok mu” gibisinden sordu.

■ O zamana kadar sakladınız yani?

Anlıyorlardı da konduramıyorlardı. Hatta “Kız Ömer” derlerdi bana. Kız gibi annenize evde yardımcı oluyorsunuz… Bir de o dönem Bülent Ersoy’un “Sefam Olsun” albümü çıkmıştı. Çalıp çalıp oynuyordum. Rahmetli teyzem günlerde falan hep oynatırdı.

■ Eee…

İşte annem öyle sorunca, o an döküldüm. “Sen bana hamileyken bir kız bir erkek istemişsin ya” diye sallıyorum. “Allah karar verememiş. Zeki Müren gibi olmuşum.” Sonra da “Bülent Ersoy gibi olacağım, sana bir damat getireceğim” dedim. Annem “Bu çocuk ne demek istiyor” diye sormuş birilerine. Açık görüşlüydü. 1960’larda ilk göçlerle Almanya’ya gitmiş. 2 yıl kalmış. Hemen kabullenemedi ama üstüme de gelmedi hiç. Bugün ben bensem annem sayesindedir.

■ Peki baba?

Bu konuları hiç konuşmadık. Ama en sevdiği çocuğu benmişim. Hatta bir keresinde kahvehanede çok ağır laf etmişler. Saçlar Amerikan tıraşı, küpeler… “Bu niye böyle” demişler. “O benim oğlum kimseye laf söylemek düşmez” demiş.

■ Anneniz de mi söylememiştir?

Yok. Belki biliyordu ama bilmek istemiyordu. Ama bundan dolayı da bana hiç kötü davranmadı. Bir tokat dahi atmamıştır.

■ Kardeşler?

Hepsi biliyor ama oturup uzun uzun konuşmadık. Aile ilişkilerinde çok içli dışlı olmayı doğru bulmuyorum. Ama aramız iyidir. Düğünüme de geldiler.

TRAVESTİLERLE KÖYLÜLER AYNI DÜĞÜNDE

■ Heh, oraya gelelim…

27 yaşında tanıştım eşimle.

■ Nasıl biri?

Aslında ilişki yaşayabileceğim biri değildi. Daha önce evlenmiş, ayrılmış. Sonra gay arkadaşları da olmuş.

■ Biseksüel olmasını mı istemiyordunuz?

O da değil. Tek eşlilikten yana değil gibiydi. Hatta eşine dönsün diye teşvik ediyordum. Derken kavgalı gürültülü ama uzun süreli bir birlikteliğimiz oldu. Sonra Medeni Kanun’a cinsiyet değiştirme hakkı eklendi. Ben de bu kanuna dayaranarak Yalova Asli Hukuk Mahkemesi’ne cinsiyet değiştirmek için dava açtım. Türkiye’de ilk başvuran kişiyim. 5 ayda avukatım olmadan kazandım davayı. Yeşil kartla ameliyat olmak istedim. Baktım Sağlık Bakanlığı emsal teşkil eder diye zorluk çıkarıyor, İstanbul’da İnsan Hakları Derneği’nde Fatma Karakaş Doğan’la tanıştım. Sağlık Bakanlığı’na dava açtık, kazandık. Şimdi herkes SGK, Bağ-Kur’la bu ameliyatları oluyor. Ama bu hak bana yetişmedi. Param da yok.

■ Ne yaptınız peki?

5 bin birikmişimiz vardı. Annem de bir o kadar kredi çekti. Kalanı da kaynatam çekti.

■ Kayınpederiniz ameliyat olasınız diye para veriyor…

Aynen. Ameliyata kadar beni oğlunun çok yakın arkadaşı sanıyor. Erkek arkadaşım “Baba seni kız arkadaşımla tanıştıracağım” diye bana getirdi. Ben de yemekler hazırladım ki çok güzel yaparım. Kapıyı açtım. Karşısında tam anlamıyla bir kadın…

■ Ameliyat olmamıştınız ama.

Olsun. Saçlar upuzun, makyaj da yapmıştım, giyindim, süslendim.

■ Ne tepki verdi?

Hiç. Oturduk yemek yedik.

■ Hadi canım…

Ki eşim evin tek oğlu. Büyük anlayış! Çok sert tepki verebilirdi. Evi terk de edebilirdi.

■ Yani o da içten içe farkında mıymış ilişkinizin…

Belki de. Daha sonra aralarında da konuşmuşlar. Her şey açığa çıkmış.

■ Hâlâ pek inandırıcı gelmiyor…

İşte bunlar benim şansım. Ailem, tutucu bir köy halkı içinde yaşamasına rağmen beni dışlamadı. Kayınpederim iyi davrandı. Beni seven bir eş buldum. Ne diyeyim…

■ Ameliyat ne zaman?

Kasım 2006. 8 Mart Kadınlar Günü’nde de pembe cüzdanımı aldım.

■ Düğüne gelelim.

7.7.2007. Kimliğimi aldıktan sonra bir gün evde oturuyoruz. “Haydi evlenelim” dedim. Zaten beraber yaşıyorduk. Düğün salonu, gelinlik derken adım adım büyük güne ilerliyoruz.

■ Akrabalar?

Hepsine haber verdik. Benimle konuşmayanlar da vardı ama hiç ummadıklarım düğüne geldi. Köyden 2-3 araba kalktı. Transseksüel arkadaşlarım da davetli tabii. Düşün; apartman topuklu travestilerle köylü amcalar beraber dans ediyor. Ama çok ilginçtir; aralarında cinsel kimlik hiç sorun olmadı. Aslında bu ayrıma sebep bizi yönetenler. Bıraksalar anlaşacağız.

■ Ne iş yapıyordunuz?

Eşim tekstil fabrikasında işçiydi. Ben de gazinoda çalışıyordum. Solisttim.

■ Sesiniz güzel midir?

Eh işte. Mikrofon sesi değiştiriyor biraz. Aynı zamanda masalara oturup gelenlerle sohbet ediyordum.

■ Konsomatrislik gibi mi?

Yok o daha uç. Benim yaptığımda cinsellik falan da yoktu.

■ Eşiniz bir şey diyor muydu?

Istemiyordu ama geçim sıkıntısı var. Evlendikten sonra bıraktım zaten. O dönem hayatımda ilk defa devlet desteğini gördüm. Başbakanlık Sosyal Yardımlaşma Fonu’na başvurdum. 15 bin lira sıfır faizli krediyle kendime bir bijuteri dükkânı açtım. Takı yapıp satıyordum. Sonra eşim emlak işine girdi. Ben de peşinden…

■ Sonra…

2006’da Türkiye’de ilk transseksüel haklarını savunan derneği kuran benim; BursaGökkuşağı Derneği. Rahatsız oldular, iftira attılar. Arkadaşlarıma zorla aleyhimde ifade verdirmişler. Fuhuş amaçlı örgüt kurmaktan 4 bin küsur yılla yargılandım. Çıktığımda da yalan ifadeleri yüzünden onlara bir şey yapacağımdan korkup “Öykü bizi öldürecek” diye yaygara kopardılar.

■ Tehlikeli misiniz hakikaten?

Yok canım. 28 ay yattıktan sonra davadan beraat ettim. Hepsiyle de görüşüyorum. Benim mücadelem onlar içindi. Ne devlette ne özelde iş bulabiliyorlar.

■ Bunca uğraş niye peki? Etrafınız sizi kabullenmiş, güzel bir hayatınız varken… Yaşadığım acıları kimse yaşamamalı.

■ “Yaşadığım acılar” derken…

Şiddet, dışlanma, tecavüz…

■ Tecavüz mü?

Evet. Hem de bir kere de değil. Açık açık söylüyorum. Polisten tacizi, devletin resmi görevlilerinden de tecavüzü gördüm.

■ Ne zaman?

20’li yaşların başında. O zamanlar kimi kime şikâyet edeceksin? Aktivist kişiliğim o dönemden miras. Allah bana liderlik vasfı lütfetmiş. Pembe kimliğimle kadınların da ne denli sıkıntıları olduğunu çok iyi biliyorum.

■ Nedir?

Kadınlıkla beraber ihaneti tanıdım. Eşim çok iyi bir insandı ama evlendikten sonra çevresinin dolduruşuna geldi. Aile yapısı doğurganlık üzerine kurulu. O baskılar hep üst üste geldi. Bir kadın, bir travestiyle aldatmış beni. Davalar açtım. Kazandım. Boşandık. Hatta Türkiye’de ilk panik butonu bana takıldı.

■ Şaşırmadım!

Bütün ilkler bende. Eşim, arkadaşları rahatsız ediyordu. Ama hayat garip. Zaman içinde eşimle tekrar barıştık.

■ Maşallah! Onca yaşananın üzerine…

Hayat işte. Bak benim isim annem de üniversiteden bir arkadaşımdır. “Hayatın öykü gibi, Öykü olsun yeni ismin” demişti.

■ Şimdi iyi misiniz?

Çok iyiyim.

KİMSEYİ ÖTEKİLEŞTİRMEDEN

■ Neden CHP?

“Herkes için CHP” diyorlar çünkü. Madem Kürt, Alevi, Yahudi’ye kapıları açık eşcinsellere neden olmasın? Zaten benim de amacım herkes için siyaset yapmak. Kadın kimliğim var, istesem cinselliğimi saklardım ama hayır. Transseksüel kimliğimle siyasetin içindeyim.

■ Neden Öykü Evren Özen’i seçelim?

Onca anlattıklarıma rağmen ikna edemedim mi seni? Siyasette dik duracaksın, haksızlığa boyun eğmeyeceksin, prensiplerin olacak, kimse seni yıldıramayacak…

 

Kaynak: http://www.haberturk.com/yasam/haber/924018-transseksuel-kimligimle-siyasetin-icindeyim

Leave a Reply

Öykü Evren Özen